26 Eylül 2008 Cuma

alıntı.....

İlk kundağın ben oldum, yavrum; ilk oyuncağın ben oldum.
Acı nedir tatlı nedir, bilmezdin;
Dilin damağın ben oldum.
Elinin ermediği, dilinin dönmediği çağlarda, yavrum;
Kolun kanadın ben oldum; dilin dudağın ben oldum.
Belki kıskanırlar diye gördüklerini sakladım gözlerden; gülücüklerini
Tülün duvağın ben oldum!
Artık isterlerse adımı söylemesinler; bana ‘Onun Annesi’ diyorlar...
Bu yeter sevgilim, bu yeter bana!
Bir dediğini iki etmeyeyim diye öyle çırpındım ki
Ve seni öyle sevdim,s ana o kadar ısındım ki
Usanmadım, yorulmadım, çekinmedim.
Gün oldu kırdın, incinmedim.
İlk oyuncağın ben oldum, yavrum; son oyuncağın ben oldum.
Layık değildim, layık gördüler;
Annen oldum yavrum, Annen oldum!

HAYATIMDA YENİ BİR SAYFA

Daha yeni mi böyle bir başlık atıyorsun diyebilirsiniz....ama burada bahsetmek istediğim yeni sayfa BEBİŞ değil (zira BEBİŞ de yeni bir sayfa değil hayatımda yeni bir cilt!). Bugün işte son günüm :). Doğum iznini beklemedim zira doğum sonrası ne zaman nerede (iş olarak) olacağım şimdilik meçhule uzanan bir yol...ki o yolda daha yanıtlanması gereken bir çok soru var ama şimdilik onları ötelemeye devam edeceğim....ve bu soruların (ya da başkalarının) işteki son gün mutluluğumu bozmasına izin vermeyeceğim.

Yeni bir sayfa diyorum çünkü uzunca bir aradan sonra çalışmıyor olacağım. Evde olacağım (eski tabirle evimin kadını olacağım hahahahaaa). Önce sağlam bir toplama ve temizleme faslı.....çığırından çıkan ve kaçmış olan "düzen" i geri getirme çalışmaları yapacağım. Ee tabi bolca uyuyacak ve de dinleneceğim. Mümkünse havalar bozmadan ve de ben iyice ağırlaşmadan gezeceğim de biraz.....kendim için değil; BEBİŞ in eksiklerini tamamlamak için :)

vakit kalırsa, haydi vakit bulduk diyelim enerji kalmış olursa, fotoğrafları düzenleyeceğim. İnşallah BEBİŞin albümünü başlatacağım...hatta belki puzzle ı mı bile bitireceğim (O okursa bu satırı eminim kahkahalarla gülecektir)....

görüldüğü üzere plan yoğun, istekler fazla....umarım yapabilirim tüm bunları çünkü tüm bunlar sona erdiğinde BEBİŞ gelecek ve işte o zaman bir bu sayfada bitmiş olup yeni bir cilt başlayacak.

17 Eylül 2008 Çarşamba

BEBİŞ e

internette bloglar arası dolaşırken bu kısa yazıyı buldum. BEBİŞ için hissettiklerimi daha doğru ne anlatabilirdi ki :

BEFORE YOU WERE CONCIEVED,
I WANTED YOU.
BEFORE YOU WERE BORN,
I LOVED YOU.
BEFORE YOU WERE AN HOUR OLD,
I WOULD DIE FOR YOU.

16 Eylül 2008 Salı

Akşam olsun, eve gideyim...şöyle sessiz sakin uzanayım yatağa ve işte o anda başlasım BEBİŞ im varlığını olanca gücüyle hissettirmeye.

Artık iyiden iyiye yorumluyorum hareketlerini..."şimdi burada ayağıyla vurdu"..."şimdi şurada şöyle döndü"..."heh heh işte bak tam o noktaya ayağını dayadı öyle itekliyor; sanki dokunsam gıdıklayıvericem ayağını"...o kadar hissediliyor yani...."ay ay yine hıçkırık tuttu bizimkini içeride"....

geceleri kesinlikle çok daha hareketli. O na biraz naz yapıyor. En hareketli anında elini koysa karnıma bizimki en az 10 dakika kıpırdamıyor. Ama O sabırlı; bekliyor....konuşuyor...ve sonunda yüzünde o mutlu gülümseme. BEBİŞ le aradaki o bağı kurmuş olmanın verdiği mutluluk. Sonra diyor "sen korkmuyor musun?". Korkmaz mıyım hem de nasıl....ama...ama korkudan daha ağır basan duygular var. O ve BEBİŞ yaşatıyor bunları bana; ne korku kalıyor ne bir şey

uyku

nedir bu uykumla aramdaki bağ? çocukluğumdan beri söylüyorum "ben doğduğumda hastanede çeçe sineği ısırmış beni" diye..başka makul bir açıklama bulamıyorum uykuya olan bu yatkınlığıma ve saatlerce uyuyabilme becerime. Çoğunluk bunu tembellik olarak adlandırabilir ama asla! bu kesinlikle tembellik değil. Uykuyla aramda daha ulvi bir bağ var benim; tembellik gibi basit bir tabana indirgemeyin.

Seviyorum ve seveceğim. Şimdi de dua ediyorum BEBİŞ de sevsin diye. O okusa bu yazanları kesin "sen şimdiden yan çizmeye başladın" der. Ama yan çizmek değil bu. Sevsin o da. Öyle uyku problem çeken insanlardan olmasın. Uyku zorunluluk olmasın. Yadırgamadan yattığı yeri uyuyabilsin; belli olmuyor insanın nerelerde uykuya dalmak zorunda kalacağı. Bunları düşündüğümden sevsin istiyorum uykuyu yoksa o uyusun ben rahat edeyim diye değil. Zira uykuyu sevdiğim kadar uykusuzluğa da dayanırım.

Sadece işe gitmek için erken kalktığımda huysuz olurum. İş günleri afyonum geç patlar. Ama diğer zamanlar yataktan kalktım mı hazırımdır yeni başlayan güne.

Eee şimdi niye yazdım ki bunları....ofisteyim ve bilgisayar karşısında gözlerimi zor açık tutmaktayım. Hâl böyle olunca can dostum uykuya bir yazı yazmadan geçemezdim.

3 Eylül 2008 Çarşamba

açmışım yine arayı

ee tabi ilk açılış heyecanı ile kaç tane yazı döktürmüşüm; sonra fıss...
aslında bunun nedeni tembelliğim ya da boşlamam değil aklımdaki yazmayı düşündüğüm konulardan hangisine öncelik vereceğim...bir şey oluyor "hah şunu yazayım" diyorum...sona başka bir şey oluyor "ay bunu da yazayım" diyorum ve sonunda hiç birşey yazmıyorumç...klasik Hande anlayacağınız.

bebiş epey bir büyüdü :) tekmelerini filan rahatlıkla hissetmeye başladım artık....çok garip bir duygu...hani kelimelerin kifayetsiz kaldığı anlar var ya; işte öyle....tam uzanıyorum televizyon karşısına karnımını bir sağ bir solu atmaya başlıyor...bir oraya bir buraya vuruyor....bazen iki ayağı ile aynı anda vuruyor...hatta ayaklar yetmiyor sanki bazen de ellerini ekliyor....ama en komiği bazen karnımın bir sürü yerinde bi tepik hissediyorum aynı anda; işte o zaman gülüyorum..."kesin" diyorum "bana benzeyecek...başka türlü nasıl becersin bunu 2 kolu 2 bacağı ile"....

her tekmede biraz daha sabırsızlanıyorum; biraz daha heyecanlanıyorum....vakit hayırlısyla geçsin de alalım bebişi kucağımıza....çok merak ediyorum...ara ara tırsıyorum "nasıl olacak" diye ...ama en çok da mutlu oluyorum onu düşününce :)

umarım o da bizi sever bizim onu seveceğimiz kadar.